'Ellerini kelepçeli görmek dayanılır bir hissiyat değil!' Nihat Genç'ten kurşun gibi sözler...

FETÖ darbe girişimine ilişkin Zaman gazetesinin eski yöneticileri ve yazarlarına yönelik soruşturma kapsamında yazar Mümtazer Türköne, Yalova'da gözaltına alındı. Türköne'nin elleri kelepçeli fotoğrafını bugün ODA TV'deki köşesinde yazan Nihat Genç, 17 yaşından beri tanıdığı eski dostu Mümtazer Türköne'nin savruluşunu değerlendirdi.

Nihat Genç, "İnsanların tarihin hangi süreçlerinde hangi tarikat ve cemaat ve ideolojik yapılar içinde nasıl bir ‘kişilik’ geliştirdikleri uzun uzun yazılacak romanların konusudur, düşünün Mümtazer Türköne kelepçeyle götürülürken en yakın arkadaşı AKP’nin grup başkanvekili Naci Bostancı’dır ve mesela bir arkadaşları da Taha Akyol’dur ve tuhaflığa bakın bir arkadaşları da benim.. Bu nasıl rüzgardır bu nasıl savruluştur, Stefan Zweig’in muhteşem analizci otobiyografik kalemi olmadan anlamak kolay değildir."

- İşte o yazından bazı bölümler;

Sevgili halkım, görevimi yeni komuta kademesine devrettiğim bugün, birkaç ‘özel’ hissiyatımı da sunmama izin verin..

Zaman Gazetesi yazarı Ahmet Turan Alkan’ı onyedi yaşımdan beri tanırım, beyefendi, kültürlü, nükteci ve sosyal ilişkilerinde çok geniş bir insandır. Bu kadar görgülü bir insanın uzun yıllar cemaat tv’lerinde çalışıp uyanmaması beni kalbimden yaralamış ve düşündürtmüştür.

Bu değerli insanın bu derin gafletinden çıkarttığım ders şudur, insan ne kadar kültürlü olursa olsun, kendini ‘bir kalıp’ içine dökmeye başlayınca, zaman içinde o kalıptaki insanlardan biri oluveriyor.

İnsan beyni eski çocukluk anılarını budar ve yeni çevre koşullarına göre kendini biçimlendirir.

İnsan beyni bir kütüphane dolusu kitap okuyunca ‘tamamlanmış’ olmaz, insan beyni yapım süreci yapım taşları hayat ve olaylar karşısında duruşlarıyla inşa olur.

Yani dış dünyaya verdiğiniz tepkiler devirdiğiniz kütüphaneden daha değerlidir.

Ülkemizin yaşadığı olağanüstü siyasi olaylar yazarların stres ve kaygı durumlarını bozmuş ve öfkelerini frenleme yetisini ellerinden almıştır.

Ve bu fren boşalmasıyla, kimlik ve kişiliğinizde yapısal bir ‘kayma’ meydana gelir, argoda ‘kayış koparttı’ denir.

Dikkat edin travmalar karşısında kayış kopartan bu arkadaşların üstelik beslenme ve maaş durumları da fena değildi.

Buradan sesleniyorum, ey yazarlar, yazıp çizdiğiniz dergi gazete ekran ve ideolojik mekanların tarikat ve patron yapılarına dikkat edin, o yapılar sizi de bir gün kendi karanlık yapısına dönüştürür, bunca bilginiz bunca hayatınız heba olur, fren tutmaz kayış kopar.

Ahmet Turan Alkan’a hayatının bundan sonrasında ‘insan kalbini inceleme’ cezası veriyorum.

Bir insanın otuz yıl alicenap ve yüce kalpli yazılar yazıp, içinde yaşadığı kalpsiz ve vahşi saldırganları göremeyişi, entelektüel hayatımız için azap vericidir, bu feci insanlık manzarasından yandaş medyanın çok bilmiş entelektüel yazarlarının da ders çıkartacağını umuyorum.

Sevgili okuyucu, benim için çok zor olacak, vicdanım için hayati önemde birkaç cümle söylemek istiyorum, cemaat tv’lerinden tanıdığınız Mümtazer Türköne’yi de 17 yaşımdan beri tanırım, uzun yıllar süren arkadaşlığımız vardır, ta ki Ergenekon operasyonları başlayıncaya kadar.

Ellerini kelepçeli görmek dayanılır bir hissiyat değil.

Cemaat sözcülüğünü neden üstlendi, neden cemaat adına tehditler savurmaya başladı, öfkesini neden bir muamma tarikatın emrine verdi, ve kendisini çok yakından tanıyan onbinlerce eski arkadaşını neden utandırdı, anlaşılır şey değil?

İnsanların tarihin hangi süreçlerinde hangi tarikat ve cemaat ve ideolojik yapılar içinde nasıl bir ‘kişilik’ geliştirdikleri uzun uzun yazılacak romanların konusudur, düşünün Mümtazer Türköne kelepçeyle götürülürken en yakın arkadaşı AKP’nin grup başkanvekili Naci Bostancı’dır ve mesela bir arkadaşları da Taha Akyol’dur ve tuhaflığa bakın bir arkadaşları da benim..

Bu nasıl rüzgardır bu nasıl savruluştur, Stefan Zweig’in muhteşem analizci otobiyografik kalemi olmadan anlamak kolay değildir.

Buralarda neler oldu da hayat birini nereye birini nerelere sürükledi?

Bir tarih felsefesi babında şunu söyleyebilirim, darbe gecesi meclise atılan bombalardan bir şarapnel parçası iki kilometre öteye Bahçeli Yedinci Caddeye kadar geldi, yorumuma geçiyorum. bu arkadaşlar 12 Eylül günlerinde Kenan Evren’in patlattığı darbenin bugüne kadar gelen ‘şarapnel’ parçalarıdır..

Büyük toplumsal travmalar, ne kadar kitap okursanız okuyun atlatmanız ve normal bir hayata geçmeniz ve sağlıklı düşünmenizi sabote eder.

‘Ağır travmalara’ rağmen öfke duygusunu taraftarlık duygusunu cepheleşme düşmanlık duygusunu nötralize edemezseniz ibretlik olursunuz.

Ağır travma demek ağır hastalık demektir.

***

Kardeşlerim, aç işsiz sahipsiz ve sesinizi kimse duymuyor olabilir, olacak, hayatın bütün bu ağır travmalarından korkmayın, çünkü insan denen şey çok güçlüdür.

Doğruya doğru insanlar atom bombasından daha güçlüdür.

En çıkışsız en umutsuz günlerde ‘Allah büyüktür’ diyemeyen insanlar onun bunun elinde oyuncak olur..

Bir şeyhe bir lidere bu denli körü körüne inanmış insanlar ‘Allah büyüktür’ diyemez..

Sırtını Allah’a değil bir şeyhe bir patrona bir lidere teslim edenler bu ibreti alem kepazelikten kurtulmaları mümkün değildir.

Çünkü Allah çok büyüktür!

Bundan henüz birkaç hafta önce ya da birkaç yıl önce bir halk olarak ne diyorduk? Bu kadar aleni pislik, bu kadar aleni ajanlık, bu kadar aleni iftira, Allahım, elimizden de bir şey gelmiyor, Allah’ım görmüyor musun, diye isyan içinde değil miydik?

İşte Allah’ın sopası indi göklerden!

Ötelerin aynasını Allah mahşerden topraklarımıza indirdi!

Artık aynalar herşeyi gösteriyor herkesi gösteriyor, çırılçıplak anadan üryan hepimiz yapıp ettiklerimizle o mahşeri aynanın içindeyiz!

O büyük aynaların sahibi Allah, şimdi, tepeleye tepeleye dövüyor ajanları yalancıları, evire çevire dönüyor: üstelik Kur’an Meali yazmış aydınları!

İlkokul ikinci sınıf terk rahmetli annemin en büyük öğüdüdür ve bu öğüt Anadolu’nun bayrağıdır:

‘Oğlum Allah büyüktür demeyenden korkacaksın!”

En umutsuz günlerde bu ajanlar orduyu tasfiye ederken bu ajanlar arkadaşlarımı içeri tıkarken, en çıkışsız işgal günlerinde, annemin duasına sarıldım:

Allah büyüktür.

Allah büyüktür.

Ve bize bu günleri göstermiştir.

Holding sahibi oldum, benim arkamda Amerika var, benim yüzlerce ekranım var, emniyet yargı hukuk ordu hepsi benim, demeyeceksin.

Ben padişah oldum, ben yüz milyar servet sahibi oldum, demeyeceksin.

Bir ağaç yaprağı kadar ince, bir ot parçası kadar, bir can taşıdığımızı, bu üç günlük dünyada unutmayacaksın..

Bütün dünyanın güya sırrına ermiş, bütün hakikatları güya çözmüş, bütün doğruları kasama doldurmuşum, gibi, kibirli küstahlıkla konuşmayacaksın…

Allah büyüktür!

Allah insanı çok fena eder!

Hakkı yenen iftira edilen kardeşlerim, uzun yıllar sizlere bir pire bir bit kadar dahi değer vermediler, ve bu bit bu pire bu kuru ot parçasının da Bektaşi felsefesiyle bir nefes bir can taşıdığını hangi servetlerin güçlerin rüyasına düşmüşlerse çoktan unuttular…

Bir kuru ot’un taşıdığı canı nefesi ve onu da Allah’ın yarattığını kitaplarından sildiler?

İstediğin kadar kitap oku, istediğin kadar servet sahibi ol, o kuru ot’a can veren Allah’a sökmez, tek bir insanın kalbine bütün servetleriniz bütün silahlarıyla toplanıp gelse, sökmez.

Sökmedi, tarih yazıldı, gördünüz işte!

Çünkü biz, göklerin altında da üstünde de semasını binlerce yıldır Allah Büyüktür diye diye dönen Anadolu’nun çocuklarıyız.

Nihat Genç

'Ellerini kelepçeli görmek dayanılır bir hissiyat değil!' Nihat Genç'ten kurşun gibi sözler... ile ilgili etiketler Haber
GÜNÜN VİDEOSU

Körfez'de sel felaketi! Umman'da ölü sayısı 21'e yükseldi! Yarısı çocuk...

Umman ve Birleşik Arap Emirlikleri'ni vuran tarihi yağışlar, son 75 yılın en büyük sel felaketine yol açtı. Umman'dan gelen son bilgilere göre sel felaketinde ölenlerin sayısı 21'e yükseldi. Ölenler arasında servis araçları suya kapılan 10 öğrenci de bulunuyor.